بَاب
الْوُضُوءِ
مِنْ الدَّمِ
78. Kan'dan Dolayı
Abdest Almak
حَدَّثَنَا
أَبُو
تَوْبَةَ
الرَّبِيعُ
بْنُ نَافِعٍ
حَدَّثَنَا
ابْنُ
الْمُبَارَكِ
عَنْ
مُحَمَّدِ
بْنِ
إِسْحَقَ
حَدَّثَنِي
صَدَقَةُ
بْنُ يَسَارٍ
عَنْ عَقِيلِ
بْنِ جَابِرٍ
عَنْ جَابِرٍ
قَالَ
خَرَجْنَا
مَعَ رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يَعْنِي فِي
غَزْوَةِ
ذَاتِ
الرِّقَاعِ
فَأَصَابَ
رَجُلٌ
امْرَأَةَ
رَجُلٍ مِنْ
الْمُشْرِكِينَ
فَحَلَفَ
أَنْ لَا
أَنْتَهِيَ
حَتَّى
أُهَرِيقَ دَمًا
فِي
أَصْحَابِ
مُحَمَّدٍ
فَخَرَجَ يَتْبَعُ
أَثَرَ
النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَنَزَلَ
النَّبِيُّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
مَنْزِلًا
فَقَالَ مَنْ
رَجُلٌ
يَكْلَؤُنَا
فَانْتَدَبَ
رَجُلٌ مِنْ
الْمُهَاجِرِينَ
وَرَجُلٌ
مِنْ الْأَنْصَارِ
فَقَالَ
كُونَا
بِفَمِ
الشِّعْبِ قَالَ
فَلَمَّا
خَرَجَ
الرَّجُلَانِ
إِلَى فَمِ
الشِّعْبِ
اضْطَجَعَ
الْمُهَاجِرِيُّ
وَقَامَ
الْأَنْصَارِيُّ
يُصَلِّ وَأَتَى
الرَّجُلُ
فَلَمَّا
رَأَى
شَخْصَهُ عَرِفَ
أَنَّهُ
رَبِيئَةٌ
لِلْقَوْمِ
فَرَمَاهُ
بِسَهْمٍ
فَوَضَعَهُ
فِيهِ
فَنَزَعَهُ
حَتَّى
رَمَاهُ بِثَلَاثَةِ
أَسْهُمٍ
ثُمَّ رَكَعَ
وَسَجَدَ ثُمَّ
انْتَبَهَ
صَاحِبُهُ
فَلَمَّا
عَرِفَ
أَنَّهُمْ
قَدْ
نَذِرُوا
بِهِ هَرَبَ
وَلَمَّا
رَأَى
الْمُهَاجِرِيُّ
مَا بِالْأَنْصَارِيِّ
مِنْ الدَّمِ
قَالَ
سُبْحَانَ
اللَّهِ
أَلَا أَنْبَهْتَنِي
أَوَّلَ مَا
رَمَى قَالَ
كُنْتَ فِي
سُورَةٍ
أَقْرَؤُهَا
فَلَمْ
أُحِبَّ أَنْ
أَقْطَعَهَا
Cabir (r.a.)'den şöyle
demiştir: "Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ile beraber
Zatu'r-rika' Gazvesi'ne çıkmıştık. Müslümanlardan biri, müşriklerden birinin
karısını öldürdü (veya esir etti). Müşrik; Muhammed ashabından birinin kanını
dökmedikçe peşlerini bırakmayacağına yemin etti. Resulullah (sallallahu aleyhi
ve sellem)'in izine düştü. Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bir yerde
konaklamıştı. Bize; "Bizi kim korur?" diye sordu. Ensar ve
Muhacirinden birer kişi; "Biz!" diyerek ileri atılıp görevi kabuİ
ettiler. Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) onlara; "Dağ yolunun
geçidinde durunuz" buyurdu.
Bu iki kişi dağ yolunun
ağzına vardıklarında muhacir olanı uzandı, Ensar'dan olanı da kalkıp namaza
durdu. Müşrik geldi, namaz kılan Ensari'nin karaltısını görünce, onun ordunun
nöbetçisi olduğunu anladı ve okunu fırlattı ve sanki bedenine (eli ile koymuş
gibi) isabet ettirdi. (Ensari) oku bedeninden çıkardı (namazına devam etti).
Müşrik bu şekilde Üç kerre ok attı. (Ensari ise üçünü de çıkardı), sonra
namazına devamla rüku ve secdesini yaptı. Sonra arkadaşı uyandı. Müşrik,
bekçilerin kendisini fark edip yerini bildiklerini anlayınca kaçtı.
Muhacir olan (sahabi)
Ensar üzerinde kan'ı görünce hayretle "Sübhanellah! İlk ok attığında beni
uyandırsaydın ya" dedi. Ensari; "Ben bir Sure okuyordum, onu (yarıda)
kesmek istemedim" dedi.
(Beyhaki'yegöre sure
Kehf Suresidir.)
AÇIKLAMA: Hadis, insan vücudundan (ön ve arkanın
dışında) çıkan kan'ın abdesti bozmadığına delildir.
İbn
Ömer, İbn Abbas, ibn Ebi Evfa, Cabir, Ebu Hureyre, Aişe, Said ibn Museyyeb,
Salim b. Abdillah, Kasım b. Muhammed, Ata', Mekhul, Rabia, İmam Malik, Ebu
Sevr, Davud ve Şafiilerin görüşleri de budur.
Hattabi;
Kan'ın abdesti bozmayacağı görüşünde olanların bu hadise dayandıklarını
söyledikten sonra: "Bu haber'den bu şekilde hüküm çıkarmanın nasıl sahih
olduğunu anlamıyorum. Çünkü kan akıp bedenine bulaştığına göre elbisesine de
bulaşmıştır. Elbisesine az da olsa kan bulaşıp bu halde namaz kılan kişinin
namazı Şafiiye göre de caiz değildir. Ancak yaradan kan çıkar da bedenine
bulaşmazsa o zaman müstesna. Eğer burada durum böyle ise, hayret."
demektedir.
Bu
görüşte olanlar, ayrıca Darakutni'nin Enes'ten rivayet ettiği Resulıllah
(s.a.v.)'in kan aldırıp, sadece kan aldırdığı yeri yıkayarak, abdest almadan
namaz kılması rivayeti ile İmam Malik'in Muvatta'ındaki: "ibn Abbas'ın
burnu kanardı çıkan kan'ı yıkar, daha sonra kaldığı yerden namazına devam
ederdi" şeklindeki rivayetini delil kabul etmişlerdir.
Önden
ve arkadan (dübür ve kubür'den) gelen kan ise, Şafiilere göre abdesti bozar,
Malikilere göre kanda idrar veya pislik yoksa abdesti bozmaz.
İçerisinde
Hulefa-i Raşidin'in de bulunduğu Aşere-i Mübeşşere, ibn Mes'ud, Sevban,.
Ebu'd-Derda, Zeyd b. Sabit, Ebü Musa el-Eş’ari, Sevri, Evzai, İshak ve
Hanbelilerle Hanefilere göre, insan bedeninin her hangi bir yerinden çıkan kan
abdesti bozar.
Ancak,
Hanefilere göre yaradan çıkan kan, yaranın başından kenara dağılmazsa abdest
bozulmaz. Bu görüşte olanlar, üzerinde durduğumuz hadis hakkında şöyle
demektedirler:
"Bu
hareketin vukuunda Nebiimiz'in her hangi bir takririnin birlikte olmayışı ve bu
durumda sahabe'nin kendi içtihadına binaen böyle yaptığı ihtimalinin kuvvetli
olması sebebiyle, kanın çıkması ile abdestin bozulmasına dair diğer hadislere
muarız olduğundan, ikinci grup tarafından tercihe şayan görülmemiştir. Ayrıca
sahabinin, Ensari'nin üzerindeki kan'ı görmesi, kanın elbiseye de bulaştığına
delalet etmektedir. Bu da, kanın çok olduğunu göstermekte ve Hattabi'nin
yukarıdaki görüşlerine cevap olarak kanın elbiseye bulaşmayacak kadar az
olduğunu söyleyenlerin iddialarını geçersiz kılmaktadır."
Ayni;
kan aldırmak hususunda, "bu Hanefiler için bir hüccettir. Çünkü, onlara
göre sıkmak suretiyle çıkan kandan dolayı abdest bozulmaz. Abdest çıkartılan
değil, çıkan kandan dolayı lazım gelir" der.
Hattabi
bu görüş hakkında; "O, fukahanın ekserisinin görüşüdür. İki görüşten daha
ihtiyatlı olanı budur ve ben de bu görüşteyim"demektedir.
Bu
görüş sahipleri Darakutni ve ibn Mace'nin Hz. Aişe vasıtasıyla rivayet
ettikleri şu hadise dayanmışlardır: "Kime kusmak, burun kanaması veya mezi
isabet ederse (namazdan) ayrılıp, abdest alsın sonra da konuşmadan namazını
bina etsin (kaldığı yerden devam etsin).
Buhari
ve Müslim'in Hz. Aişe'den rivayet ettikleri, Resulullah'ın kandan dolayı abdest
almasını emrettiği Fatıma bint, Ebi Hubeyş hadisi de, kandan dolayı abdestin
bozulacağına delalet etmektedir.
Ayni,
"bu hadis, ashabın dayandığı delillerin en kuvvetlisi ve en
sahihidir" demiştir.
Darakutni'nin
Temim ed-Dari den rivayet ettiği, "Her akan kan'dan dolayı abdest
gerekir" mealindeki hadis de bu görüşü te'yid etmektedir.
Şafii
olan İmam Nevevi bu hadisleri teker teker ele alıp tenkid etmiş ve mezhebini
takviye etmiştir.
İbn
Teymiyye, kandan dolayı abdestin bozulmadığına işaret eden hadislerdeki kan'ın
bir iki damla gibi az; abdestin bozulduğunu ifade eden hadislerdeki kan'ın ise,
çok oluşuna hamlederek hadisler arasını bulmaya çalışmıştır. İbn Teymiyye şöyle
der; "Sahabeden bir cemaat'in az kandan dolayı abdesti terkettikleri
doğrudur. ResuluUah'ın kan aldırıp, abdest atmadan namaza durduğuna dair olan
Enes Hadisi buna hamledilir. (Yukarıda tercemesi verilen) Hz. Aişe Hadisi ise,
kanın çok oluşuna hamledilir."
Darakutni'nin
Ebu Hureyre'den merfu’ olarak rivayet ettiği, "bir veya iki damla kandan
dolayı abdest(e lüzum) yoktur. Ama akan kan olursa müstesna” şeklindeki hadis
de bu te'vili te’yid etmektedir. Ancak, bu hadisin senedinde Muhammed b. Fazl
b. Atiyye olduğu için tenkide uğramıştır.
Kusmuk
çıkması halinde abdestin bozulup bozulmayacağı hususu ihtilaflıdır. Şafii ve
Malikilere göre, kusmuktan dolayı abdest bozulmaz. Hanbelilere göre, kay
(kusmuk)'ın çoğu abdesti bozar. Hanefilere göre, kusmuğun ağız dolusu abdesti
bozar, daha azı bozmaz.